
/ BAL
Bal nedir?
Bal sadece tatlı lezzette ve besleyici özellikle değerli bir besin olarak değil, geleneksel tababette yüzyıllar boyu sağlığın korunmasında ve bazı hastalıkların tedavisinde yararlanılan bir ilaç olarak da bilinmektedir.
Özellikle son yıllarda yürütülen bilimsel çalışmalarda yangı (iltihap) giderici, yara ve yanık iyileştirici, mide ülseri ve gastrit sorunlarının tedavisinde etkili olabileceği ortaya konulmuştur.
Balın içeriği bölgesel çiçek örtüsüne, bazı bitki türlerinin zengin yayılış göstermesine bağlı olarak önemli ölçüde değişiklik gösterebilmekte, dolayısıyla etkinliğinde farklılaşmaya yol açabilmektedir.
Balın Fizyolojik Etkileri
Amerikan Ulusal Bal Konseyi’nin web sitesinde, balın doğal bir antioksidan olarak kalp hastalıkları, kanserler, bağışıklık sistemi yetersizliği, katarakt ve çeşitli yangı tepkilemelerinin gelişimi riskini azaltıcı etkiye sahip olduğu bilgisi yer almaktadır.(The national Honey Board, 2013)
Bakteri ve mantar enfeksiyonları üzerinde etkisi
Halk arasında balın soğuk algınlığı enfeksiyonlarının tedavisinde yardımcı olduğu, boğaz ağrısını hafiflettiği yüzlerce yıldır bilinmektedir.
Deri sorunları üzerinde etkisi (dermatolojik)
Özellikle yara ve yanıklarda, etkilenen alanın enfeksiyonlardan korunmasını sağladığı ve lokal sitokin üretimini uyararak yara iyileşmesini hızlandırdığı bilinmektedir.
Yara ve yanıklardan etkilenen bölgeye bal sürüldüğünde içerisindeki glikoz oksidaz enzimi cildin nemi ile etkinleşerek ortama yavaş yavaş hidrojen peroksit vermektedir. Bu suretle dokularda hasar oluşturmadan mikroplara karşı antiseptik etki sağlanmaktadır.
Bu nedenle antibiyotiklerin keşfedilmediği dönemlerde savaş yaralarının tedavisinde bal kullanıldığı bilinmektedir. Ancak üretimi sırasında ısıtılma işlemi uygulanmış balların, ilgili enzimlerin parçalanması nedeniyle mikroplara karşı etki göstermesi beklenmemelidir.
Diğer taraftan, bal zengin içeriği ile cildi besleyici özelliktedir. Ayrıca yangı giderici ve antioksidan etkileri ile hücre gelişimini hızlandırarak yara izi oluşumunu engelleye önleyebilir. Egzama, sedef ve benzeri durumlarda takviye gıda sağlayabilir. Yangılı böcek ısırıkları ve alerjik reaksiyonlarda da şikâyetleri hafifletebilir.
Soğuk algınlığı belirtileri üzerine etkisi
Dünya sağlık örgütü (WHO), balın antimikrobiyal ve lokal yumuşatıcı etkileri nedeniyle, soğuk algınlığı ve öksürük tedavisinde kullanılmasını önermektedir.
Öksürük, çocuk ve yetişkin her yaştan insanların özellikle geceleri uyku kalitesini olumsuz etkilemektedir. Hastaların bu tip şikayetlerinin hafifletilmesi amacıyla, modern tıp uygulamalarında genellikle ‘dekstrometortan’ ve ‘difenhidramin’ içeren ilaçlar kullanılmaktadır.
Bu bağlamda yapılan klinik çalışmalarında dekstrometorfan, difenhidramin ve balın 2 ile 5 yaşlarında 139 çocukta gece öksürükleri ve uyku kalitesi üzerindeki etkisi karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. (shadkam et al. 2010) çocuklar 4 gruba ayrılarak bir gruba bal, bir gruba destek tedavisi, diğer iki gruba dekstrometorfan ve dehidramin içeren prepatlar uygulammış. 20 saat sonra ebeveynler sorgulanarak çocuklarında öksürük sıklığı ve şiddeti, uyku kalitesi gibi parametrelerde değişimler kaydedilmiş.
Yapılan değerlendirmede, yatmadan önce 2,5 milimetre (yaklaşık bir çay kaşığı) bal verilmesinin, öksürük krizlerini önlemesinde her iki ilaçtan da belirgin olarak daha etkili olduğu bildirilmektedir.
Mide-bağırsak sistemi üzerinde etkisi
Bal,sindirim sisteminden kolaylıkla emilir; sindirimi kolaylaştırır. İshal tedavisinde kullanıldığında vücudun rehidratasyonunu (ağır su kaybını takiben vücudun tekrar normal suyunu kazanmasını) sağlar. Sıcak su ile seyreltilerek içildiğinde ise hafif laksatif (bağırsak yumuşatıcı) etki göstermektedir.
Balın halk arasında ülser tedavisinde etkili olduğu şeklinde inanış yeterli destek bulamamıştır.
Kanser üzerinde etki ( antitümör/antikanser)
Temel yapısının şekerlerden ibaret olduğu ve şekerlerin kanser hücrelerinin gelişimini sağladığı yönündeki deneysel bulgular göz önüne alındığında, balın kanser gelişimini artırma riski bulunduğu düşünülebilir. Ancak deneysel ve epidemiyolojik bulgular, kanser gelişimi ile bal tüketilmesi arasında ters bir ilişki bulunduğunu göstermekte, yani balın kanser gelişimini önleyebileceğini düşündürmektedir (Othman, 2012).
Nitekim araştırmalar ilr ortaya konulan ve kanser oluşumunda rol oynayan etkenlere karşı; balın yangı giderici (antienflamatuvar), serbest radikal hasarını önleyici (antioksidan), mikroorganizmaların gelişimini engelleyici (antimikrobiyal), yara iyileştirici özellikleri dikkate alındığında kanser üzerinde de olumlu etkiler göstermesi beklenmektedir.
Balın kanser üzerinde etkili olduğu şeklindeki genel iddiaları kanıtlayan ayrıntılı klinik çalışmalar bulunmamaktadır. Ancak mevcut deneysel çalışmalarda, balın çeşitli kanser hücrelerinin ölümünü sağladığı bildirilmektedir. İnsan kolon kanseri hücrelerinin gelişimini durdurduğu tespit edilmiştir. (Jaganathan ve Mandal, 2009)
Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü'nde (İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi; DETAE) bal ve diğer bir kovan ürünü olan propolis üzerinde yürütülen çalışmalarda, sahte balın kanser hücresi gelişimine yol açtığı, buna karşılık çiçek balı > çam balı >sedir balı > kestane balının (artan etki sırası ile) kanser hücre gelişimini belirgin bir şekilde önlediği tespit edilmiştir. (Öztürk et al.,2013)
Diğer taraftan, balın kanser kemoterapisinde destekleyici etkileri ile ilgili giderek artan sayıda klinik bulgu bildirimleri bulunmaktadır. Gribel ve Pashinsky, 1990).
Radyoterapi uygulanan hastalarda, balınrasdasyon mukoziti riskinde azalma sağlanabildiği bildirilmektedir. Rasyosyon tedavisinde uygulanan baş ve boyun kanseri hastalarında, bal verilmesi ile şikayetlerde %75 azalma sağlandığı, bal verilen hastaların %20'sinde radyasyon mukoziti görülürken, verilmeyen hastalarda bu oranın %75'e yükseldiği gözlemlenmiştir.
Karaciğer Üzerinde Etkisi
Karaciğer işlevlerini destekler. İçeriğinde hemen hemen eşit oranlarda ki früktoz ve glikoz bulunmaktadır. Früktoz karaciğer hücre çekirdeğinde bulunan ve glikozun, glikojen yapısına girmesini sağlayan enzimi açığa çıkarır. Bu suretle vücudun en önemli enerji kaynaklarından biri olan glikojenin miktarı artar.
Yan etkileri
Genel olarak doğal kaynaklı ve kalite kontrolleri tamamlanmış bal için herhangi bir yan etki ve toksine riski söz konusu değildir. Ancak alerjik karakterde bireylerde, kontrolsüz üretilmiş balların tüketilmesi ile arı parçaları ve polen kalıntılarına bağlı olarak basit öksürükten anaflaksiye varan tepkimeler görülebilmektedir. (Helling et al., 1992)
Diğer taraftan, tarım ve veteriner ilaçları, çevresel toksinler (endüstriyel atık, rasyasyon vb.), ağır metaller gibi üretildiği çevre koşullarına bağlı olarak ya da bal üretimi sırasında kovanın korunması amacıyla antibiyotik kullanılması nedeniyle balın kontaminasyonuna bağlı risklere de dikkat edilmelidir.
Özellikle kovan ballarının kullanımında, bal mumu tabakasının çevre toksinleri bünyesinde tatması riski nedeniyle, balın kaynağına dikkat edilmelidir. Bu bakımdan, bir önlem olarak analizleri yapılmış güvenlik ürünlerin kullanılması tercih edilmelidir.
Bal, besleyici özelliği nedeniyle genel olarak her yaştan insan için sağlıklı bir besin olarak kabul edilmektedir. Ancak "infantil botulizm" tehlikesi nedeniyle 1 yaşın altındaki bebeklere verilmesi önerilmemektedir. (arnon et al., 1977). Ayrıca, yüksek karbonhidrat içeriği nedeniyle şeker hastalarında dikkatle kullanılmalıdır.
12 aydan ufak bebeklerde, bağışıklık siteminin yeterli gelişmemesi nedeniyle, bal içerisinde bu bakteri sporlarının bulaşması ihtimaline karşı, önlem olarak bal verilmesi önerilmemelidir.
ADRES
HABERDAR OLMAK İÇİN!
ÇİFÇİER Arıcılık
Bayındır İzmir
© 2021 Çifçier Arıcılık Tüm Hakları Saklıdır.